Eski bir Apikoğlu reklamı

 

Merhabalar,

Her şey o kadar çok popülaritenin maşası ve malzemesi oluyor ki bazen neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamıyorum.  Popülarite herkese eşit davranmıyor ne yazık ki. İyi kitaplar değil popüler kitaplar çok satıyor. İyi şarkıcılar değil popüler şarkıcılar çok kazanıyor. Onlarla aynı kalitede pek çok adam popüler adamların kazandıklarının %10’unun kazanmıyor. Pozitif anlamda popüler olan şeyler için de bu geçerli negatif anlamda popüler olan şeyler için de. Hele ki hayatımıza internet ve sosyal medya gibi iletişimi zaman ve mekandan kurtaran, herkesin eline mikrofon veren aletler çıktıktan sonra işin cılkı çıktı. Ne yazık ki pozitif şeylerin yayılım gücü negatif şeyler kadar güçlü değil. Gazeteler ve haberler bu yüzden hep cinayet, tecavüz, hırsızlık vs haberlerle dolu. Pozitif şeyleri okumuyoruz arkadaş! Gazeteleri, haberleri suçlamasın kimse.

Markalar için de bu böyle. Gıda alanında pek çok şeyi gönül rahatlığıyla yiyemez olduk. Apikoğlu sucukları pazardaki pek çok sucuğa göre sucuk gibi sucuktur. Mesela sucuk dediğiniz şey doğal bağırsağın içine konulmalıdır. Çünkü doğal bağırsak difüzyona olanak sağladığı için (fizik okuyanlar bilir okumayanlar da buradan öğrenebilir) zamanla sucuğun kurumasına ve içinde fermantasyonun devam ederek sucuğun zamanla daha da güzel olmasına olanak sağlar. Öte yandan doğal bağırsağın içindeki sucuk rafta kaldığı süre zarfında %20-30 ağırlık kaybeder. Bu kayıp elbette markanın zararınadır. Ancak, gerçek sucuk üreten markalar özellikle kangal sucuklarında bu kaybı göz önüne alarak ürünlerini plastiğin içine ya da bağırsak içindeki sucuğu vakumlu plastik ambalajın içine koymazlar. Apikoğlu da bu anlamda üzerine düşeni yapan bir markadır. Kimse Pınar Kangal sucuğun neden vakumlu ambalajda olduğunu sorgulamıyor. Kimse Maret sucuklarında doğal bağırsak yerine plastik kullanmasını yadırgamıyor. Bu yazdıklarımı insanlara anlatmaya kalksanız milyon dolarlar harcamanız gerekir. Yine de şu an olduğu kadar etki yaratacağını ve bilineceğini zannetmem.

Öte yandan geçtiğimiz günlerdeki gibi %100 dana yazan sucuğun içinden tavuk eti çıkması (Ki Ali Atıf Hoca’nın burada da dediği gibi oranı bile belli değil. Belki de çok çok düşük.) popüler olmaya daha layık görülen bir olaydır. Çünkü bir krizdir. Algıda kolay yer edecek negatif bir olaydır. Olayın kötü tarafı düzenbaz balcılarla aynı listede olmaktır. 100 yıllık bir markanın (kim olursa olsun) o listede balcıların yanında olmayı hak edeceğini zannetmiyorum. Ama bu mesele hak hukuk meselsi değil. Kesinlikle yapılmaması gereken bir yanlış yapıldı ve Bakanlık’tan ziyade günümüz iletişim gücü bileti kesti. Negatif şeyler olduğundan kat ve kat etki uyandırıyor.

Bu arada sosisinin içinde kanatlı organı tespit edilen Beşler ifşa edildi ama fason üretim yaptığı BIM ifşa edilmedi. Neden? BIM “Private Label” ürettirdiği ürünlerin denetimini yapmak zorunda değil mi? Bununla ilgili bir yazıya buradan ulaşabilirsiniz.

Umarım Bakanlık bu araştırmalarında yanlı davranmıyor ve kurban seçmiyordur. Piyasada tavuğun kilosu 10 lirayken 8 liraya sucuk satan markalar var. Bu nasıl oluyor? Bakanlık bunlara neden bakmıyor? Sütün kilosu belliyken ve bir kg kaşar 10-12 kg sütten üretilirken 5 kg süt parasına kaşar satanlar nasıl satıyor? Bunlara neden bakılmıyor? Yediğimiz ketçap mayonez çok mu sağlıklı? Umarım Bakanlık başladığı bu uygulamaya devam eder ve düzenbazları sürekli ifşa eder.

Özetle derdim şu: Hata yapan kesinlikle ifşa edilsin. Güçlü bir yaptırım olsun ki insanların sağlığıyla oynayanlar haddini bilsin. Ama hata yapan herkes ifşa edilsin. İfşa edilmeyenler temizmiş gibi ortalıkta dolaşmasın. İfşa edilenler (Apikoğlu gibi) popülaritenin kurbanı olmasın. Hatası kadar ceza çeksin.

Afiyet olsun.